Nilgün Aytekin // 20.05.2024
Sürdürülebilirlik ve pozitif psikoloji, günümüzde giderek daha fazla önem kazanan konular haline gelmeye başladı. Bu iki alan, insanların ve çevrenin refahını artırmak, uzun vadeli olumlu etkiler yaratmak ve toplumsal değerleri korumak gibi hedeflere sahip. Pozitif psikoloji ile hem kendi iç dünyamıza hem sürdürülebilirlik çabalarına nasıl destek olabileceğimizi ve toplum ve bireyler üzerinde nasıl olumlu etkiler yaratabileceğimize dair sohbet etmek üzere ilk Söyleşi Bloğumuza Konuğum Sevgili Uzm. Psikolog Banu Sungun eşlik edecek.
Banu ile uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz var. Onunla yıllar önce çalıştığımız firmada iş arkadaşı olarak biraradaydık. Zaman içerisinde arkadaşlığımız dostluğa dönüştü. Kurumsal hayattan sonra farklı yollara saptık. Ancak, keyifle görüyorum ki bu farklı alanlarla bile aslında ortak bazı amaçlara hizmet ediyoruz bugün. Söyleşimizin sonunda sizler de benimle hemfikir olacak mısınız merak ediyorum açıkçası.
BS: 20 yıl kadar çokuluslu firmalarda satış ve pazarlama rollerinde çalıştıktan sonra bir orta yaş kariyer değişikliğine gittim ve hayatıma yeni bir yön vermeye karar verdim. Bu değişiklik aslında bir öze dönüş bir başlangıç noktasına geri gidişi de ifade ediyor benim için. Üniversitede psikoloji okumuştum ve çok sevmiştim. Sonra pozitif psikoloji alanı ile tanıştım, okuduğum kitaplar makaleler beni o kadar içine çekti ki kendimi yüksek lisans programında buldum. Neden pozitif psikoloji dersek… ne kadar engeller ve zorlanmalar ile karşılaşsa da insan potansiyeli, motivasyonu, kararlılığı beni hep çok etkiledi ve kendine hayran bıraktı. Biraz da bunun peşinde koştuğum, biraz da mutlu, dengeli ve sürdürülebilir bir hayatın formülü nedir diye sorduğum için kendimi burada buldum. Öğrendiğim ve kendi hayatıma uyguladığım şeyleri de paylaşmaktan büyük keyif alıyorum, benim anlam yolculuğum da belli ki buradan geçiyor.
Aslında doğa ve toplum için sürdürülebilir olan insan psikolojisi için de sürdürülebilirdir. Her iki konuda da temel değerler ölçülülük, aşırıya yönelmeme, devamlılık ve dengedir, dolayısıyla doğaya iyi gelen benim ruhuma da iyi geliyor. Kaynakların aşırı şekilde tüketilmesi nasıl sürdürülebilirlik için bir tehditse benim psikolojik kaynaklarımı hızlıca tüketmem de aynı şekilde benim psikolojik dengem için tehdittir. Hızlı tüketim kültürü her anlamda bizleri zorluyor, maddi kaynakları, ilişkileri, besinleri, kıyafetleri her şeyi hızlıca tüketmemiz psikolojimize de iyi gelmiyor. Sindirecek, biriktirecek, duyguları işleyecek ve hatırlayacak zaman tanımalıyız kendimize.
Bilimsel yayınlar bunun etkilerinin çok olumlu olduğunu gösteriyor. Özellikle üç temel alanda psikolojik fayda sağlıyor sürdürülebilirlik. Birincisi iç hedeflere yönelmenin sonucunda doğru birşeyler yaptığını düşünmekten dolayı artan özsaygı ve dünyayı daha yaşanabilir bir yer yapmak için çabalamaktan dolayı duyulan tatmin duygusundaki artış. Bir başka önemli konu gönüllü sadelik kavramının etrafında dönüyor. Bu kavram tüketme ve edinme gibi dışarıdan gelen kaynaklar yerine değerler, pozitif ilişkiler, doğa gibi daha içsel anlamı olan kaynaklara yönelmeyi ifade ediyor. Son olarak da para ve statü gibi hedefleri ikinci plana atan bireyin zaman kıtlığından zaman bolluğuna doğru geçişinin olumlu etkilerini görüyoruz. Bu da kendisi için önemli şeylere zaman bulabilen bireyin psikolojik sağlığını olumlu etkiliyor. Böylece birşeyleri hzılıca tüketerek rahatlama ihtiyacı ortadan kalkıyor.
Ben kendimi iyi hissettiğim zaman, psikolojik dengemin yerinde olduğunu hissettiğim zamanlarda kendimi dışarıdan gelecek birşeylerle tamamlamaya çalışmıyorum, kendimi tam ve bütün hisssediyorum zaten. Pozitif ilişkilerle, hayatımdaki anlam boyutu ile psikolojik esenliğim artıyor. Kendimi yatıştırmak, stresimi azaltmak için “şey”leri tüketerek rahatlamaya ihtiyaç duymuyorum artık. Ayrıca dışarıdan gözlemlenerek bana sosyal statü sağlayacak maddi karşılığı olan birşeyleri edinmekten vazgeçip daha çok benim için anlam ifade eden deneyimlere yöneliyorum. Yapılan çalışmalar satın alınan eşyaların getirdiği pozitif duygulanımın çok kısa sürede sönümlendiğini ancak deneyimler sonucunda elde edilen pozitif duygulanımın çok daha uzun sürdüğünü göstermiştir.
Pozitif psikoloji alanında sürdürülebilir yaşamın psikolojik esenliğimize olan katkılarını gösteren sayısız makale yayınlanmakta. İnsanlar bu faydaların farkına vardıkça daha çok bu yaşamı tercih edecektir diye düşünüyorum. Örneğin daha az eşyaya sahip olan minimalist yaşamı tercih edenlerde kontrol duygusunda artış dolayısıyla kaygı ve stres düzeylerinde azalma görülmüş. Benzer şekilde özerklik duygusunun artması bireyleri daha bağımsız hissettirmiş. Sürdürülebilir yaşam değerler ve anlam dünyamızla bağlantılı olan iç hedeflerimize daha yakın, bu nedenle de yaşam tatminimizi olumlu etkiliyor. İnsanlar bu kadar çok psikolojik faydası olduğunu bilseler çok daha fazla eğilirler.
Sürdürülebilirlik ve pozitif psikoloji alanlarının kesişiminde Banu Sungun ile yaptığımız bu keyifli söyleşi ile, hem kendi iç dünyamıza hem de çevremize nasıl olumlu katkılar sağlayabileceğimizi derinlemesine ele aldık. Banu’nun değerli görüşleri ve deneyimleri, sürdürülebilir yaşam tarzının psikolojik esenlik üzerindeki olumlu etkilerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Söyleşimizin sonunda, sürdürülebilirlik ve pozitif psikolojinin birbirini nasıl güçlendirdiğini daha iyi anladığımızı düşünüyorum. Birlikte, daha sürdürülebilir ve anlamlı bir yaşam için adımlar atmaya devam edebiliriz. Banu’ya katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Bu değerli sohbeti paylaşmaktan dolayı mutluluk duydum. Umarım bu söyleşiden aldığımız ilhamla, çevremize ve kendimize daha fazla değer katma yolunda hep beraber ilerleriz.