2025 yılının, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konularında hem fırsatlar hem de risklerle dolu bir dönem olacağı aşikar. Türkiye gibi iklim değişikliğinden yoğun şekilde etkilenen ülkeler için bu süreç, ekonomik, çevresel ve sosyal açıdan kritik adımların atılmasını gerektiriyor. Sizler için ülkemiz açısından önemli olduğunu düşündüğümüz 2025 sürdürülebilirlik trendlerini derledik.
2024 yılında yaşanan aşırı hava olayları, iklim değişikliğinin somut etkilerini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu durum, yatırımcıların ve şirketlerin portföylerini iklim değişikliğine karşı dayanıklı hale getirmesinin aciliyetini artırıyor. Türkiye’de özellikle tarım, turizm ve altyapı sektörleri bu değişimlerden doğrudan etkileniyor. İklim dayanıklılığı stratejileri geliştirmek, Türkiye için artık bir tercih değil, zorunluluk haline gelmiş durumda.
. Küresel enerji talebinin sürdürülebilir kaynaklardan karşılanması hedeflenirken, Türkiye’de güneş ve rüzgar enerjisi projelerine olan yatırımlar günden güne artıyor. Yenilenebilir enerji, sadece karbon emisyonlarını azaltmakla kalmayacak, aynı zamanda enerji bağımsızlığını artırarak ekonomik fayda ve güvenilir enerjiye ulaşımı sağlayacaktır.
Artan kalite standartları ve uyum fırsatları, karbon piyasalarını yeniden gündeme taşıyor. Türkiye’nin 2025 yılında başlatmayı planladığı Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi, ülkenin iklim hedeflerine ulaşmasında ve uluslararası karbon piyasalarıyla entegrasyonunda önemli bir adım olacaktır.
Avrupa Birliği’nin Özen Yükümlülüğü düzenlemesi, Türk şirketlerini tedarik zincirlerinde çevresel ve sosyal sorumluluk kriterlerini benimsemeye zorluyor. Bu durum, Türk firmalarının uluslararası pazarlarda sürdürülebilirlik standartlarına uyum sağlaması açısından bir fırsat sunuyor. Sürdürülebilir tedarik zincirleri, uzun vadede hem çevresel hem de ekonomik kazançları beraberinde getirebilir.
Şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) performanslarını raporlaması, yatırımcılar ve tüketiciler için giderek daha önemli hale geliyor. Türkiye’deki Sürdürülebilir Raporlama Standartları (TSRS), şirketlerin uluslararası standartlarla uyumlu raporlama yapmalarını destekliyor. Bu standartların etkin uygulanması, hem yerel sürdürülebilirlik hedeflerini hem de küresel rekabet gücünü güçlendirebilir.
Türkiye, iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle su stresi yaşayan bölgeler arasında yer alıyor. Özellikle tarım ve sanayi sektörlerinde suyun verimli kullanımı, sürdürülebilirlik açısından kritik öneme sahip. Şirketlerin yenilikçi su yönetimi politikalarını benimsemesi, hem ekonomik riskleri azaltacak hem de çevresel sürdürülebilirliği destekleyecektir.
2025 yılı, Türkiye için iklim dayanıklılığından yenilenebilir enerjiye, karbon piyasalarından su yönetimine kadar geniş bir yelpazede değişim ve yenilik fırsatları sunuyor. Bu trendler, sadece çevresel sürdürülebilirliği artırmakla kalmayıp, ekonomik kalkınma ve uluslararası rekabette de avantaj sağlayacak. Sürdürülebilir bir geleceğe doğru birlikte adım atmak, hem şirketler hem de toplum için hayati önem taşıyor.