Sanayi Devrimi sonrası yeni üretim şekilleri ve ürün çeşitliliği hepimizin hayatında farklı tüketim alışkanlıkları yerleştirdi. Çeşitlilik arttıkça ihtiyaç sahibi ve tükettikçe mutlu hissettiğimiz bir yaşam tarzını benimsedik. İhtiyaç tanımı değiştiği gibi mutluluk tanımı da değişti. Peki, bu mutluluk gerçek mi? Cevabı kolay bir soru değil…
Kar topu gibi büyüyerek artan iklim krizine karşı bireysel hayatlarımızda neler yapabiliriz? Kanımca çok şey… Her ne kadar devletlerin, sanayinin yaptırımı daha büyük olsa da ‘deniz yıldızı’ misali bizlerinde yapabileceği şeyler var. Her şeyden öte, elimizdeki en kıymetli güç, satın alma gücüdür. Bu gücü doğruya yönlendirerek bile iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine dur diyebiliriz…
Ormansızlaşmaya karşı durun!
İnsan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %17’si başta ormansızlaşma olmak üzere arazi kullanımındaki değişimden kaynaklanıyor. * Ağaçlardan birçok hammadde ve nihai ürün elde ediliyor. Örneğin yakacak olarak kullanılan odunlar, mobilya malzemeleri, ağaçların selülozundan elde edilen kağıt ve iplik yapımında kullanılan lifler bunlardan bazıları… Ağaçların yetişme sürelerini değerlendirdiğimizde, bu ürünleri tüketme hızımıza yetişmeleri mümkün mü?
Ucuz diye almayın!
Bir ürün ucuz ise bilin ki ya hammaddesinde ya da isçiliğinde maliyet düşürmek adına ‘sürdürülebilir’ olmayan bir yöntem tercih ediliyordur. Ne emek hırsızlığına ne de çevreye zararı dokunmuş bir ürüne sahip olmak istemezsiniz, değil mi?
Yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih edin!
Ülkemizde bu konu ciddi bir sorun. Elektrik üretimimiz büyük oranda, ithal ettiğimiz doğalgaz kaynağına bağlı. Yenilenebilir enerji yatırımlarıyla ilgili devletin ciddi teşvikleri olmasına rağmen, dönüşüm hızımız maalesef yavaş. Birçok insan istese bile elektrikli araçları tercih edemiyor. Çünkü altyapımızda eksiklikler var. Yine de talep ederek bu dönüşümü hızlandırmak durumundayız. Birçok Avrupa şehir merkezine dizel araçların girişi yasaklandı. Bu uygulamaların, uzak değil çok yakın bir gelecekte bizim tercihlerimizde de farklılıklar yaratacağı aşikâr…
Geri dönüşümü yaygınlaştırın!
Tabi ki öncelik sıfır atık oluşturan seçenekleri tercih etmek olmalı. Ambalajsız ürünlere yönelmek, tek kullanımlık plastiklerden uzak durmak elzem. İlla ki bir atığımız oluşuyorsa, bunu geri dönüşüme yönlendirmek kıymetli bir çabadır. Hem çevre kirliliği azalır, hem de enerji tasarrufu sağlarız.
Su kullanımına dikkat edin!
Dünya yüzeyindeki mevcut suyun %1’inden daha az bir kısmı ekosistem ve insan kullanımına elverişli olan tatlı su kaynaklarından oluşuyor. Şu an 1,4 milyar insan temiz su kaynaklarından yoksun. Hızlı nüfus artışı, iklim değişikliğine bağlı olarak değişen yağış modelleri ve küresel ısınma gibi nedenlerle tatlı su kaynakları her geçen yıl azalıyor. 2030 yılında, dünyada su ihtiyacının yaklaşık %50 oranında artacağı tahmin ediliyor. Türkiye gelecekte su kıtlığı yaşayabilecek ülkeler kategorisinde yer alıyor. Üç yanımız su ile çevrili diye kendimizi avutmayalım, suyumuz kıymetli bir kaynaktır ve gelecek nesillerin muhtaç olmaması adına bugünden kirlenmemesine ve bilinçli tüketimine dikkat etmemiz gereklidir.
Muhammed İkbal’in dediği gibi; ‘’Harekette birlik olmazsa, fikirdeki birlik faydasızdır.’’ Sürdürülebilir bir gelecek için birlikte harekete var mısın?
Kaynaklar: wwf.org.tr, herkesbilimteknoloji.com