Nilgün Aytekin // 15.07.2024
Suyun önemini daha fazla farkettiğimiz bu yaz günlerinde Türkiye’nin büyük bir bölümünün ‘olağanüstü kuraklık’la karşı karşıya olduğunu gösteren bilimsel veriler olduğundan bahsetsem biraz canımız sıkılır değil mi?
İklim krizinden en fazla etkilenecek ülkelerin başında gelen ülkemizde, gerek su kıtlığı riskini gerekse iklim krizi kaynaklı diğer olumsuz etkileri görmeye başladık. Özellikle artan sıcaklıklar, azalan yağışlar ve nüfus artışı, su kaynaklarının sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Tam da bu sebeple, bu yazımızda Türkiye’deki su kıtlığının mevcut durumunu, iklim krizinin etkilerini ve alınması gereken önlemleri ele alacağız.
Türkiye, Akdeniz Havzasında bulunan ve iklim değişikliğinden en fazla etkilenmesi beklenen diğer ülkeler gibi kişi başına düşen yıllık su miktarı açısından su stresi yaşayan ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, kişi başına düşen su miktarı 1.519 metreküp civarında ve fakat bu miktarın 2030 yılına kadar 1.120 metreküp seviyesine düşmesi bekleniyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) raporlarına göre, son 50 yılda Türkiye’de ortalama sıcaklık 1,5°C artmış ve yağış miktarında %20 oranında azalma gözlendi. Yapılan bilimsel çalışmalar, Türkiye geneli için 2020-2100 dönemlerinde, özellikle 2070 sonrası, ortalama sıcaklıkların 2,5-5°C artacağını ve toplam yağış miktarının %10-20 azalacağını belirtir, İstanbul’a su temin edilen mevcut ve potansiyel su kaynaklarının verimliliklerinin ise %30 oranında azalacağını gösteriyor. Türkiye’de sıcaklık artışları ve yağış düzenlerindeki değişiklikler, su kaynaklarının miktarını ve kalitesini doğrudan etkiliyor.
Artan Sıcaklıklar: Küresel ısınmanın etkisiyle Türkiye’de sıcaklıklar artmakta ve buharlaşma hızlanmaktadır. Bu durum, baraj ve göllerin su seviyelerinin düşmesine neden olmaktadır.
Azalan Yağışlar: İklim değişikliği nedeniyle yağış rejimleri değişmekte, kuraklık dönemleri sıklaşmakta ve yağışlar daha düzensiz hale gelmektedir.
Nüfus Artışı ve Kentsel Gelişim: Türkiye’nin nüfusu hızla artmakta ve kentleşme su talebini artırmaktadır. 2023 yılı itibarıyla Türkiye’nin nüfusu 85 milyonun üzerine çıkmış durumdadır ve bu nüfusun büyük bir kısmı su kaynakları üzerinde baskı yaratmaktadır .
Tarım ve Sanayi: Tarım ve sanayi sektörü, su tüketiminin büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Türkiye’de suyun %73’ü tarımda, %16’sı sanayide ve %11’i ise içme ve kullanma amaçlı tüketilmektedir .
Su Yönetimi: Su kaynaklarının etkin yönetimi ve su tasarrufu sağlayacak politikaların uygulanması gerekmektedir. Bu kapsamda, su kullanımını azaltacak ve su kayıplarını önleyecek teknolojilerin teşvik edilmesi önemlidir.
Alternatif Su Kaynakları: Deniz suyu arıtma, yağmur suyu hasadı ve atık suyun geri dönüşümü gibi alternatif su kaynaklarının kullanımı artırılmalıdır.
Eğitim ve Farkındalık: Halkın su tasarrufu konusunda bilinçlendirilmesi ve su kaynaklarının korunması için farkındalık kampanyaları düzenlenmelidir.
İklim Değişikliği ile Mücadele: İklim değişikliğine karşı mücadele kapsamında sera gazı emisyonlarının azaltılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilmelidir.
Türkiye, su kaynakları açısından kritik bir dönemeçte bulunuyor. İklim krizinin etkileri ve artan su talebi, su kıtlığı riskini daha da artırması bekleniyor. Bu nedenle, su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi ve iklim değişikliği ile mücadele edilmesi hayati önem taşıyor. Aksi durum, Türkiye’de su kaynakları üzerindeki baskının artması, su kıtlığının ciddi boyutlara ulaşması ve iş dünyasının ekonomik kayıplara neden olacak olumsuzluklarla karşı karşıya kalması anlamına geliyor.
Kaynaklar
TÜİK. (2021). Türkiye İstatistik Kurumu Su Verileri.
MGM. (2021). Meteoroloji Genel Müdürlüğü İklim Değişikliği Raporu.
WWF Türkiye. (2023). Türkiye’nin Su Kaynakları ve Sürdürülebilirlik Raporu.
DSİ. (2022). Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Su Kullanımı Raporu.
ISO (2024). İklim Değişikliği ve Su Yönetimi: Sanayi Sektörü Raporu.